Dienstag, 27. Dezember 2016

Yanlış anlamak isteyen, herşeyi yanlış anlıyor zaten. Ben sizin anladığınızdan değil, söylediklerimden sorumluyum. Birazcık dürüst olalım nolur. Biraz hoşgörü ve duyarlılıktan kim zarar görmüş ki? Kendimize dönüp baktığımızda, çok mu mükemmel bir insanız? Herşeyi çok mu doğru yapıyoruz? Hiç mi hatamız yok? Kendi pencerelerimizi silelim önce. Kapımızın önünü süpürelim. Gülümseyelim herşeye inat. Şükredenlerden olalım. Güzellikleri görelim.  Sonra bakın bakalım dışarsı nasıl gözüküyor. İnsanlar birden nasıl değişiyor. 
Ben bu özelliklerden vaz geçmeyeceğim,  iyi niyet, cömertlik, dürüstlük, açık sözlülük, hoşgörü ve duyarlılık.
"bir insanda hayranlık duyduğumuz özellikler, yani iyi niyet, cömertlik, dürüstlük, açık sözlülük, hoşgörü ve duyarlılık gibi şeyler bizim sistemimizde başarısızlığa eşlik eden özelliklerdir. sertlik, açgözlülük, hırs, acımasızlık, bencillik ve kendini beğenmişlik gibi istenmeyen özelliklerse insanı başarıya götüren araçlar. bizler iyiliğe hayranlık duyarız ama kötülüğün meyvelerini severiz."/john steinbeck-sardalye sokağı


Geçenlerde okuldan bir arkadaşımla karşılaştım. Arada bir karşılaşır, ayak üstü sohbet eder, yollarımıza gideriz. 
Bu sefer Kayra huysuzlanınca sohbet edemedik. "Numaran değişmediyse ararım ben seni" dedi. "15 yıldır aynı numarayı kullanıyorum. İstediğin zaman ara" dedim. Aklımdan geçen ama başka birşey vardı. Belki 10 yıldır evime gelmedi. Numaram okula gittiğimiz zamanlarda vermiştim. Onun numarası bende silinmiş, kaybolmuş gitmişti. Hatta , ara ara karşılaşıp sohbet etmemize rağmen, ismini bile hatırlamıyordum. Karşıdan geçen bir teyze, "Semanur, oğlanı bugün bana gönder, dolabın üzerinden kartonu indiremedim" demese, ismini sormaya utanacağım. Ismi Semanur arkadaşın. İsminden yola çıkarak insan müslüman olduğunu düşünüyor ama ben onu boğazında taşıdığı haç kolyesi olmadan hiç görmedim. 

Aradan bir kaç gün geçti. Bilmediğim bir numaradan telefon geldi. Arayan arkadaştı. Şaşırdım tabi. Hiç ihtimal vermemiştim. Gün belirledik evime geldi. Konu konuyu açtı derken dedi kodu üzerine takılı kaldık. Türk mahallesinde oturduğu için bu konudan çok muzdarip garibim. "Senin hakkında çok fazla konuşulmadı ama" dedi. Ilk başta anlamadım ne demek istediğini. "Eşinden ayrılınca, çok fazla konuşulmadın. Ilk başta şaşkınlık oldu, biraz konuştu insanlar ama sonra konuşulacak birşey kalmadı." dedi. Nedenini sordum. "Sen konuşmuyorsun, eski eşin de konuşmuyor. Ondan galiba." dedi. Sonra yine kendisine döndü. Boynundaki haçı göstererek, "en büyük sorun bu ve birde ismim" dedi. "Sen hiç sormadın bana şimdiye kadar. Bir sefer bile sormadın." dedi. 

Okula gittiğimiz dönemlerde çok sık görüşüyorduk. Ben okulda abdest alırken, namaz kılarken, o kapıyı bekliyor, kimsenin içeriye girmemesine dikkat ediyordu. Hiç din konuşmadık aramızda. Tek aramızda geçen konu, benim bilmediğim yerlerden et yemeyişim ve şeker, çikolata gibi şeylerde içeriğine dikkat etmem olmuştu. Çok şaşırmıştı o zaman. "Alman marketlerinden tavuk alan, her türlü tatlıyı yiyen müslüman türküleri tanıyorum ben." demişti. "Sen garip bir yaratıksın.". 

Evet, hiç sormamıştım. Ismi Semanur ve boynunda bir haç taşıyordu. Merak etmiyor değildim ama sorup, kırmaya da çekiniyorum. Vakti geldiğinde öğrenirim veya öğrenmem, bilmiyorum. 

"Ben" dedi, "3 çocuklu hiristyan bir ailenin, hiristiyan bir çocuğuyum. Bizim müslüman  bir komşu teyzemiz var, babamı kendi oğlu gibi seviyor. Ben doğduğumda benim ismimi o vermiş. Ama ben hiristiyanım." Dedi. Konuşmak istiyor ama ben nasıl soru soracağımı bilmiyorum. "Senin gibi saygılı, sevgi dolu ama kendinden ödün vermeyen müslümanları seviyorum." dedi. O anlattı ben dinledim o gün. O günden beri kafamda dönüyor bu durum tabi.

Bugün bir Facebook'a, instagram'a bakayım dedim. Ortalık kızıl kıyamet, kavga gürültü. Şaşırdım. Üç  günde insanlar birbirine girmişler 😔 nasıl üzücü bir durum. Birileri yılbaşı kutlamanın haramlığından veryansın ediyor, bir diğeri noel ağacı önünde çekilen fotoğrafın altında kadının ne kafirliğini bırakmış nede cehennemlik oluşunu. Bir diğeri hicri yılbaşı kutlamak bid'at derken, bir diğeri evine çam ağacı dikeni dinsiz ilan etmiş. Sonra birde bana gelen msjları vardı. "Abla, eşin alman, noel kutlamanı anlayışla karşılarım, o çam ağacı evinde bile olsa anlarım." İçerikli msjlar vardı dm kutumda. Elhamdülillah, anlayışlı insanlar yine de çoğunlukta. 

Biz ne zaman bu hale geldik? Ne zaman bu kadar geçimsiz olduk? Ne zaman bu kadar hazımsız olduk?

Bir şeyleri değiştirmeye önce kendimden başlamalıyım. Ve başkalarını eleştirme hakkım yok benim. Kimseyi kırmaya, hayatına müdahale etmeye hakkım yok. Yanlışı düzeltmeye kendi ve çocuklarımın hayatından başlamalıyım. 

Hiç bir zaman yılbaşı, Noel ve İslam dinine ait olmayan bayramları kutlamadım Elhamdülillah. Okul vs gibi yerlerde bir mecburi katıldığımda, hep sıkılmış, kötü hissetmişimdir kendimi. Komşum her Noel çocuklarma hediye alır, ben ise Ramazan ve Kurban Bayramında onun çocuklarına hediye alırım. Çam ağacını kurduğunda, kahveye davet eder beni, bende bayramda onunla tatlı yerim. Bundan ibarettir ancak. Eleştirerek ve üzeri çarpı işaretiyle  çizilmiş Noel resimlerini paylaşıp, kutlayanları kafir ilan ederken kendimize zarar verdiğimizi gördüğümüz, kabullendiğimiz, kendimize çeki düzen vermeye başladığımız an, güzele doğru ilk büyük adımı atmış olacağız insAllah.... sağlıcakla kalın.